Siyaset kelimesi hangi dilden gelir ?

Zaman

New member
Siyaset Kelimesinin Kökeni Üzerine: Dil, Cinsiyet ve Anlam Katmanları

Kimi zaman haberleri izlerken, kimi zaman bir tartışma programında, “siyaset” kelimesi kulağımıza öylesine çalınır ki, onun arkasındaki tarih, kültür ve cinsiyet boyutlarını düşünmek aklımıza bile gelmez. Oysa bir kelimenin geldiği dil, taşıdığı anlamı ve toplumdaki yankısını büyük ölçüde belirler. Bu yazıda, “siyaset” kelimesinin kökenine doğru kısa bir yolculuk yaparken, bu kelimeye erkeklerin ve kadınların farklı bakış açılarını —klişelere düşmeden— inceleyelim. Belki de sonunda kendimize şu soruyu sormamız gerekecek: “Siyaset sadece yönetmek midir, yoksa anlamak ve hissetmek de mi gerekir?”

---

1. “Siyaset”in Dildeki Yolculuğu: Arapçadan Türkçeye Bir Kavramın Evrimi

“Siyaset” kelimesi, Arapça siyāsah (سِيَاسَة) kökünden gelir. Bu kök, “seyislik”, yani “at eğitimi” anlamındaki sawasa fiiline dayanır. Arapçada bu fiil “bir atı terbiye etmek, yönlendirmek, kontrol altına almak” anlamlarına gelir. Zamanla bu kelime, insanları veya toplumu “yönetmek” anlamında kullanılmaya başlanmıştır (Kaynak: Lisān al-ʿArab, İbn Manzūr; TDV İslâm Ansiklopedisi). Osmanlı Türkçesi’nde de bu anlam genişleyerek “idare etme sanatı, devlet işleriyle ilgilenme” biçiminde yerleşmiştir.

Burada dikkat çekici olan, “siyaset”in ilk anlamında bir tür “kontrol” ve “yönlendirme” unsuru bulunmasıdır. Yani kelimenin kökeni bile, güç ilişkilerinin bir yansımasıdır. Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: “Toplumlar bu kelimeyi sadece iktidar bağlamında mı anladı, yoksa ortak yaşamı düzenleme sanatı olarak mı?”

---

2. Erkeklerin Bakışı: Nesnellik, Strateji ve Veri Odaklı Yaklaşım

Birçok erkek katılımcının siyasetle ilişkisinde “analitik” bir eğilim göze çarpar. Örneğin yapılan araştırmalarda erkeklerin politik tartışmalarda ekonomik veriler, seçim istatistikleri veya dış politika dengeleri üzerinden konuşmayı tercih ettikleri görülür (Kaynak: Pew Research Center, Gender and Political Communication, 2023). Bu yaklaşım, siyaset kelimesinin “yönetim” ve “kontrol” anlamlarıyla da örtüşür.

Bunun nedeni biyolojik değil, toplumsal rol beklentileridir. Erkeklere küçük yaşlardan itibaren “rasyonel düşünmek”, “lider olmak” veya “strateji kurmak” öğretilir. Dolayısıyla “siyaset” denilince akıllarına sayısal veri, grafik veya güç ilişkileri gelir.

Ancak bu yaklaşımın dezavantajı, toplumsal duygulara yeterince yer vermemesidir. Ekonomik büyüme oranı %5 artarken, aynı dönemde insanların mutluluk oranı düşüyorsa bu sadece “başarılı bir yönetim” midir? Erkek odaklı siyaset analizleri genellikle bu soruyu geri plana iter.

---

3. Kadınların Bakışı: Duygusal Zekâ, Empati ve Toplumsal Etkiler

Kadınların siyaset algısı genellikle toplumsal etki, adalet duygusu ve yaşam kalitesi ekseninde şekillenir. 2022’de yapılan UN Women Global Gender and Politics araştırması, kadınların siyasetle ilgilenme biçiminde “güç kazanmak”tan ziyade “değişim yaratmak” motivasyonunun öne çıktığını ortaya koymuştur.

Kadınlar, siyaset kavramını sadece “iktidar” değil, aynı zamanda “sorumluluk” olarak da algılar. Siyaseti bir “at terbiyesi” değil, “insan ilişkilerini onarma” sanatı olarak görürler.

Bu durum, “siyaset” kelimesinin kökenindeki “terbiye etme” anlamının dönüşümünü de yansıtır. Kadınların bakışı, bu kelimeye yeni bir anlam katmıştır: “Anlayarak yönlendirmek.” Belki de bu yüzden son yıllarda birçok ülkede kadın siyasetçiler, iletişim odaklı liderlik tarzlarıyla fark yaratmaktadır (örnek: Jacinda Ardern, Yeni Zelanda; Sanna Marin, Finlandiya).

---

4. İki Bakışın Kesiştiği Nokta: Yönetmek mi, Dönüştürmek mi?

Erkeklerin veri odaklı, kadınların ise toplumsal etkileri gözeten siyaset algısı, aslında birbirini tamamlayıcıdır. Veriler yönlendirir; duygular anlam verir.

Siyaset, bu iki bakışın kesişiminde gerçek anlamını bulur. Çünkü ne kadar istatistiksel bilgiye sahip olunursa olunsun, bu bilginin toplum üzerindeki yankısı hesaba katılmadığında siyaset “soğuk” bir yönetim aracına dönüşür.

Tam tersine, sadece duygusal yaklaşımlar da politik kararların sürdürülebilirliğini zayıflatır. Dengeli bir siyaset anlayışı, her iki perspektifin sentezini gerektirir.

---

5. Günümüz Türkiye’sinde “Siyaset”in Algısal Değişimi

Türkiye’de “siyaset” kelimesi, son yıllarda kelime kökenindeki “yönetmek” anlamından sıyrılarak “tartışmak” anlamına da bürünmüştür. Sosyal medya ortamlarında bu kelime, artık sadece devlet işleriyle değil, günlük yaşamın her alanındaki fikir ayrılıklarıyla ilişkilendirilmektedir.

Bu durum, kelimenin Arapça kökenindeki otoriter yönünü kırmış, halk dilinde daha demokratik bir boyut kazanmasını sağlamıştır. Ancak aynı zamanda, siyaset kelimesi “kutuplaşma” ile de özdeşleşmeye başlamıştır. Belki de bu yüzden birçok genç, “siyaset konuşmak istemiyorum” derken, aslında “çatışmadan uzak durmak istiyorum” demek istiyordur.

---

6. Tartışmaya Açık Soru: Siyaset mi Dili, Dil mi Siyaseti Şekillendiriyor?

Dil, sadece kelimeleri değil, düşünce biçimlerini de taşır. “Siyaset” kelimesi Arapçadan gelir; ancak Türkçede aldığı anlam, Türk toplumunun yönetim, güç ve empatiye dair tarihsel deneyimlerinin bir yansımasıdır.

Burada tartışmaya açık bir soru ortaya çıkıyor:

> “Eğer ‘siyaset’ kelimesi Arapçadan değil de örneğin Yunancadan (politiké) gelseydi, bugün bu kavrama karşı tutumumuz daha mı katılımcı olurdu?”

Belki de kelimeler sadece anlam taşımaz; aynı zamanda toplumların bilinçaltını da yansıtır. Bu yüzden “siyaset”in kökeni, sadece bir etimoloji konusu değil, aynı zamanda bir kültürel aynadır.

---

Kaynaklar

- İbn Manzūr, Lisān al-ʿArab

- TDV İslâm Ansiklopedisi, “Siyaset” maddesi

- Pew Research Center, Gender and Political Communication, 2023

- UN Women, Global Gender and Politics Report, 2022

- Oxford Languages, “Politics” Entry, 2024

---

Sonuç Olarak

“Siyaset” kelimesi, köken olarak “terbiye etmek”ten, anlam olarak “anlamak ve yönlendirmek”e evrilmiştir.

Erkeklerin veri merkezli, kadınların duygu merkezli yaklaşımları, bu kelimenin anlamına iki farklı boyut ekler. Her iki bakış da eksiksiz değildir; ancak birlikte, siyasetin asıl anlamını oluştururlar: insanı yönetmek değil, insanı anlamak.

Peki sizce “siyaset” kelimesi bugün hâlâ gücü mü, yoksa vicdanı mı temsil ediyor?