Küf Kaç Derecede Ölür ?

Ela

New member
Küf Kaç Derecede Ölür? Bir Evin, Bir Hatıranın ve İki Farklı Bakışın Hikâyesi

Selam forumdaşlar,

Bugün size sıradan bir “temizlik” konusundan değil, bir hayat hikâyesinden söz etmek istiyorum. Çünkü bazen bir duvarın köşesinde beliren o küçük yeşilimsi leke, yalnızca nemin değil, insanın içindeki kırılganlığın da habercisidir.

Geçen ay annemin eski evini temizlerken yaşadığım bir olay, beni bu soruya götürdü: “Küf kaç derecede ölür?”

Ve inanın, cevap sadece termometrede değil, insanın kalbinde de gizliydi.

Evin Kokusuyla Başlayan Hatıra

O ev, çocukluğumun geçtiği yerdi. Yıllardır kimse oturmamıştı. Kapıyı açar açmaz burnuma o tanıdık, ağır hava doldu — eski duvar, nem, zaman ve küf kokusu.

Pencereyi açtım. İçeri giren soğuk hava, geçmişle bugünü birbirine karıştırdı.

Annemin sesini duyar gibi oldum:

> “Oğlum, bu evin duvarları bile nefes alır, yeter ki sen içini kapatma.”

Ama duvarlar artık nefes almıyordu. Onları saran, sessizce çoğalan gri-yeşil lekelerdi: küf.

Yanımda çocukluk arkadaşım Emre vardı — bir inşaat mühendisi, çözüm odaklı, hesap insanı.

Bir süre duvarlara baktı, sonra bana döndü:

> “Küf 60 derecede ölür,” dedi. “Ama mesele sadece ısı değil, nemi kesmezsen geri gelir.”

Emre’nin bu teknik açıklaması bana güven verici geldi. Onun için her şey bir denklem, her sorun bir mühendislik projesiydi.

Ama o sırada kapıdan komşumuz Nermin Teyze girdi; 30 yıldır o sokakta oturan, eli toprak kokan, yüreğiyle konuşan bir kadındı.

> “Evin küfü geçer evladım,” dedi, “ama içine işlemiş olanı biraz daha zordur.”

O an anladım: Bu hikâyede iki küf vardı.

Biri duvarlarda, biri içimizde.

Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Yaklaşımı

Emre hemen işe koyuldu. Nem ölçer cihazını çıkardı, notlar almaya başladı.

> “Bak,” dedi, “bu duvarın rutubeti yüzde 82. En az 65 derece sıcak hava uygulamak gerek. Buhar jeneratörüyle yapabiliriz.”

> Teknik, net, etkileyici.

> O an o kadar emin konuşuyordu ki, küf bile geri çekilmiş gibiydi.

Nermin Teyze ise eline bir kova sirke aldı, eski bir bezle duvarı silmeye başladı.

> “Küfü korkutacaksan, önce evi seveceksin,” dedi. “Kızmazsan, geçer. Korkarsan çoğalır.”

Bu söz ilk anda saçma geldi belki, ama o anın duygusu bambaşkaydı.

Kadınların dünyasında, temizlik bile bir ilişki biçimiydi.

Nermin Teyze’nin her hareketinde şefkat vardı.

Emre’nin hareketlerinde ise verimlilik.

Biri problemi çözüyor, diğeri problemi anlıyordu.

Bilim Tarafı: Küf Gerçekte Kaç Derecede Ölür?

Bilimsel olarak baktığımızda, küf sporları genelde 60–70°C sıcaklığa kadar dayanabiliyor.

Bazı türler (özellikle Aspergillus ve Penicillium) 50°C civarında ölürken, diğerleri daha dirençli olabiliyor.

Bu nedenle uzmanlar, yüzeysel temizlikten çok ısı ve havalandırma dengesini öneriyor.

Emre’nin kullandığı buhar cihazı, yüzey sıcaklığını 65°C’ye çıkardı. Koku azaldı, lekeler soldu.

Ama ertesi sabah yine geri geldiler — silik, ama oradaydılar.

Çünkü duvarın içi hâlâ ıslaktı.

Yani bilimsel çözüm, semptomu ortadan kaldırmıştı; sebebi değil.

Kadınların Sezgisel Yaklaşımı: Kökü Kurutmak Değil, Dengeyi Bulmak

Nermin Teyze o gün elindeki kovayla duvarları silerken bir hikâye anlattı:

> “Benim rahmetli eşim, çok sert adamdı. Ne zaman kızsa, evin bir köşesinde küf çıkar. Ben sonra öğrendim ki ev, bizim hâlimizi aynalıyor.”

Bu sözleri o kadar içten söyledi ki, bir an bilim falan unuttum.

Belki de küf, gerçekten sadece nemden değil, ihmalden de doğuyordu.

Uzun süre bakmadığın duvar, kırılgan kalpler gibi, kendi kendine kararıyordu.

Elif (benim kız kardeşim) akşam geldiğinde elinde termometre değil, çiçekler vardı.

> “Evi havalandıralım, biraz da lavanta koy,” dedi. “Ev de, biz de nefes alırız.”

O an fark ettim: Kadınlar çoğu zaman problemi çözmez, iyileştirir.

Erkekler çözüm arar, kadınlar denge.

Ve belki de küf, tam da bu iki yaklaşımın birleşimini istiyordu: Hem akıl hem kalp.

Küfün Simgesi: Sessizce Büyüyen Şeyler

O günün sonunda duvarların çoğu temizdi. Ama ben hala o ilk kokuyu hissediyordum.

Küf, sadece nemin değil, gecikmiş ilgilerin kokusuydu.

Annemin yıllarca “şu duvarı havalandırın” demesi boşuna değildi.

İnsan da bazen içini havalandırmayı unutur; sonra bir bakar, içinin bir köşesinde kararmış bir yer vardır.

Emre bunu duyunca gülümsedi:

> “Yani diyorsun ki, küf sadece biyoloji değil, psikoloji.”

Haklıydı.

Küf, 60 derecede ölür belki ama soğuk kalmış bir kalpte kolay kolay ölmez.

Orası sürekli nemli kalır; geçmişin buharı, duyguların yoğuşmasıyla yeniden filizlenir.

Bilimle Duygunun Kesiştiği Yer

Ertesi hafta Emre evi tamamen kuruttu. Nemin oranı %40’a indi.

Küf artık görünmüyordu.

Ama Nermin Teyze, her gelişinde pencereyi açıp şöyle diyordu:

> “Biraz güneş girsin içeri. Her duvarın biraz ışığa ihtiyacı vardır.”

O cümle, bütün mühendislere ve bütün duygusal insanlara bir ders gibiydi.

Çünkü bazen ne deterjan, ne sıcaklık, ne teknoloji çözüm olur;

bir evin iyileşmesi için biraz sıcaklık, biraz sevgi gerekir.

Bir Evin ve Bir İnsanın Arınışı

Aylar geçti. O ev artık mis gibi kokuyor. Duvarlar bembeyaz, hava ferah.

Ama ben hâlâ oraya her gittiğimde pencereyi açıyorum, annemin sesi yankılanıyor:

> “Oğlum, evin içi küflenmesin diye kalbini havalandırmayı unutma.”

Şimdi biliyorum: Küf 60 derecede ölür, ama sevgi 36.5 derecede yaşar.

Ne eksik, ne fazla. Tam kararında sıcaklıkla.

Forumdaşlara Soru: Sizce Küf Gerçekten Nedir?

- Sizce küf sadece bir fiziksel sorun mu, yoksa duygusal bir işaret mi?

- Hayatınızda “küf tutmuş” bir şeyleri temizlediğiniz oldu mu?

- Siz daha çok Emre gibi “çözüm odaklı” mı davranırsınız, yoksa Nermin Teyze gibi “şefkatle” mi yaklaşırsınız?

- Sizce 60 derece sıcaklık mı iyileştirir, yoksa biraz insan sıcaklığı mı?

Hadi forumdaşlar,

Bu hikâyeyi bir temizlik rutini değil, bir farkındalık daveti olarak düşünün.

Çünkü bazen küfün ölmesi için sadece sıcaklık değil, içten bir nefes yeter.